Anasayfa Genel Waldorf Eğitimi

Waldorf Eğitimi

by SuPrensesi

Online eğitim gördüğümüz bu günlerde ufaktan Waldorf eğitimini araştırdım. Ve ilgimi çeken bir çok noktaya rastladım.

Kurucusu Rudolf Joseph Lorenz Steiner, aslında Avusturya asıllı filozof, bilim adamı,eğitimci, sanatçı, yazar… Kısacası baya donanımlı biriymiş 🙂

20.yüzyılın taaa başlarında oluşturulmuş bu eğitim prensipleri ve 1919 yılında Almanya’nın Stuttgart şehrinde kurulmuş ilk Waldorf okulu. Çok ilginç yıllardır Stuttgart’a gider gelirim hiç denk gelmedim bu bilgiye.

Peki bu eğitim adını kurucusundan almadıysa nereden aldı??? İlk olarak 1919’da Almanya’da açılan okullar Waldorf Astoria sigara fabrikası çalışanlarının çocukları için açılıyor. İsmi buradan geliyor olsa gerek…

Waldorf Eğitimi, çocukların sosyal, duygusal, ruhsal, ahlaki ve fiziksel olarak çok yönlü gelişebilmesini amaç edinir. Steiner’a göre her çocuk belli bir potansiyele sahiptir ve doğru ortam oluştuğunda bu potansiyel kesinlikle ortaya çıkar. Bu potansiyelin ortaya çıkması için acele etmeye de gerek yoktur. Waldorf Eğitim Sistemi’nde ‘her şeyi kendi zamanında yapma‘ fikri ön plandadır. Çocukların okul yaşının takvime göre belirlenmesinin yanlış olduğu ve çocuklar için önemli olanın bireysel gelişim olduğu savunulur. Çocuklar, ezber ve baskıdan kurtulup doğayla iç içe, ritmik ve gündelik yaşam içerisinde bir öğrenme süreci geçirmelidir. Bu baskıyı ortadan kaldırmak için de Waldorf yaklaşımında not sistemi, sınıfta kalma, ödev gibi uygulamalar bulunmaz.

Bu yazıyı okuduğumda bizim ülkemizdeki eğitimin giderek bu eğitimden uzaklaştığını düşündüm. Bizdeki en büyük hedef sınavlarda soru kaçırmama! maalesef 🙁

Waldorf’un o ünlü 6 temel ilkesi her ailenin benimseyebileceği, bence benimsemesi gereken ilkeler;

  • 1 | Çocukluk bir yarış değildir.

Steiner, ‘Öğretmenlere, öğretmenliğin ne olduğunu anlatan bir kitap nerede var? Bu kitap, çocukların kendisidir. Öğretmenliği, karşımızda açık duran ve çocukların kendisinden oluşan kitap dışında başka bir kitaptan öğrenmeye kalkmamalıyız” diyor.

Çocuklar ne aynı şekilde ne de aynı ritimde gelişir. Waldorf eğitimi  bize her çocuğun birey olarak ihtiyaçlarını ayrı ayrı dikkate almamızı ve çocuklarımızdan olmadıkları gibi davranmalarını beklememizi anlatıyor.

Halbuki biz sürekli çocuklarımızı arkadaşları ile kıyaslayıp onlar gibi olmalarını isteyerek, aslında hem çocuklarımızı hem de kendimizi mutsuz ediyoruz.

  • 2 | Bir hikâye anlatıcısı olun

Waldorf eğitimi, Einstein’ın, “Çocuklarınızın zeki olmasını istiyorsanız onlara masal anlatın. Daha da zeki olmasını istiyorsanız daha çok masal anlatın” cümlesindeki bakış açısını benimsiyor.

Hikâyeler çocukların bağlantı kurmasını kolaylaştırır, onlara yeni kelimeler öğretir, daha önce görmedikleri yerlere götürür. Waldorf eğitimi, hikâye okumaktansa anlatmanın daha önemli olduğunu vurguluyor. Hikâye anlatma çocukların hayal gücünü geliştirir.

Doğrusunu söylemek gerekirse bana hikaye uydurmak çok zor gelirdi. Su bana hep ‘Anne hadi bana bir hikaye anlat’ dediğinde zorlanırdım ama zamanla kolaylaştı. Zaten aynı hikayeyi dinlemekten de sıkılmıyorlar hatta özellikle istiyorlar aynı hikayeyi 🙂 Bu yüzden aynı hikâyeyi defalarca anlatsanız bile mutlu olacaklardır.

  • 3 | Doğayla her gün bir ilişkiniz olsun

Çocuklar fiziksel etkinliklerle gelişir. Dışarıda oyun oynamak onların yaratıcılığını da güçlendirir. Doğayla bağ kurmak, çocuklarımıza çevrelerindeki dünyaya karşı algılarının daha açık olmasını öğretmek demektir. Aynı zamanda onlara acele etmeden çiçekleri koklamayı, çevrelerindeki farklı şeyleri ve insanları keşfetmeyi öğretmek anlamına gelir. Doğanın çocuklar üzerinde yatıştırıcı bir etkisi de vardır.

Çiçek koklamak, çiçek toplamak, çakıl taşı toplamak, böcek fotoğrafları çekmek, yaprak toplamak, doğadaki nesnelerin resmini çizmek, sopalarla oynamak, kale inşa etmek ve define oyunları, doğayla bağ kurmak için birer fırsattır.

İçinde bulunduğumuz şu pandemi günlerinde hepimizin en çok ihtiyacı aslında doğada olmak değil mi?

  • 4 | Çocuklarınıza oyun oynamayı öğretin

Waldorf eğitimi, oyuncak ne kadar basitse yaratıcılığı o kadar güçlüdür ilkesine dayanır. Steiner, oyuncakların çok doğal olması ve çocuklara duyusal deneyimler yaşatması gerektiğinin altını çizmiştir. Steiner, basit ve açık uçlu oyuncakların çocukların yaratıcılığını canlandırdığına, çünkü o zaman ortaya başka nesneler çıkarabilmek için hayal güçlerini kullanabileceklerine inanıyordu.

Bu Waldorf oyuncakları olarak geçen ahşap oyuncaklar ile farklı şekiller yaratmayı çocuklara bırakttığınızda sonuçlarına inanamayacaksınız… Bu kadarını beklemiyordum. Keşke çok daha önceden fark etseymişim 🙁

Waldorf eğitimi, çam kozalakları, deniz kabukları, mısır koçanları, ipler, bez parçaları ve mendiller, sopa ve dallar, ahşap bloklar, taşlar ve mukavva parçaları gibi, herkesin ulaşabileceği basit ve çevre dostu oyuncakları destekler.

Açıkçası doğadan topladığı çiçeği, yaprağı, çalı çırpıyı eve getirip ortalığı dağıtması hiç hoşuma gitmiyordu taa ki bu yazıyı okuyana kadar… Çocukları bıraksak onlar kendileri aslında çok daha güzel şekillenecekler gibi hissettim. En azından kendi adıma 🙂

  • 5 | Rutinleriniz olsun

Waldorf eğitiminde her sabah bir “çember zamanıyla” başlar. Çember zaman, çocukların, örneğin mevsimler gibi belli temalar üzerine bir şarkı ya da tekerleme söyledikleri, hareket egzersizleri yaptıkları ya da parmak oyunları oynadıkları özel bir zaman dilimidir.

Rutinlerin pek çok faydası vardır. İçlerinden birisi aynı zamanda Waldorf eğitmeni de olan,“Sadeliğe Dayanan Ebeveynlik” kitabının yazarları, ritüel ve rutinlerin çocuklara güven hissi verdiğini söylüyor. Yazarlar, rutinler geliştirmenin ebeveynliği sadeleştireceğini ve daha keyifli bir deneyime dönüştüreceğine inanıyor.

Geçen sene drama öğretmenimizin haftalık verdiği oyunları yerine getirmek Su’nun en büyük motivasyonuydu…

Çok ilginç ben aslında rutinden sıkılacağını düşünürdüm çocukların hep, o nedenle hep birşeyleri farklılaştırmaya çalışırdım 🙁 ne kadar beyhude bir çabaymış!

Bu da yine o oyunlardan biri, evde bulduğumuz materyallerle birşeyler oluşturma…
  • 6 | Sanata yer ayırın

Sanat, Waldorf eğitiminin önemli bir parçasıdır.

Sanata yer ayırmak demek, çocuklarımıza, yaratıcı oyunlar oynayabilecekleri yapılandırılmamış anlar sunmak demektir. Bu anlarda çocuklarımız yaratıcılıklarını geliştirirler.

Steiner, bir çocuğun oyuncakları ne kadar az ve ne kadar sadeyse yaratıcılığının da o kadar gelişeceğine inanır. Aynı zamanda, oyuncakların ortada dağınık durmayıp sepetlerde ya da raflarda durduğu düzenlenmiş alanların çocukların gelişiminde önemli bir rol oynadığını düşünür. Montessori okullarında da düzenlenmiş alanlara önem verilir.

Bu konuda da çokkkk yanlışım varrrr 🙁 Tonla oyuncak aldım, sonuç kıymet bilmemezlik ! Ama inşallah yanlış hesabı bir yerden döndüreceğim… Sadece artık düzenlenmiş alanların düzenli tutulması ile ilgili biraz çalışmam lazım, çünkü sadece ben toparlıyorum ve düzenliyorum, haliyle zamanım olmayınca tüm oyuncaklar dağınık kalıyor…

Dağınık halini daha çok gördüğümüz oyun odamızın, düzenli halini çektik ki açıp açıp bakalım :)))

Bu pandemi zamanında tüm anneler çok zorlandı, ben de tabiki. Bir yanda Toprak bir yanda Su… Okullar destek vermeye çalışıyor tabiki ama eninde sonunda adı üstünde ‘Uzaktan eğitim’ Ben de fırsat bu fırsat deyip eğitim sistemlerini araştırdım ve araştırdıkça aslında yanlışlarımı, yanlış da değil aslında Türk eğitim sisteminin çarkına kapılmak bizimkisi maalesef. Çünkü eninde sonunda bir üniversite okusun çocuğun istiyorsun. Halbuki bu süreçte çocuk ne kadar mutlu???

Waldorf eğitim sisteminde, oyunlarla harmanlanmış, çocuğun ilgisini canlı tutacak, eğlenceli dersler eşliğinde önce yazma, sonra okuma öğrenilir. Bu aşamada öğretmenlere düşen görev de özgür insanlar yetiştirmek, öğretmenliği bir meslekten çok sanat gibi görmek düşer. Waldorf sisteminde öğretmenler, öğrencilerle ruhsal iletişim kuran, çocukların hayal güçlerini zorlayan ve duygusal zekayı ön planda tutan eğitimciler olmalıdır.

Waldorf sisteminde bir diğer önemli nokta da tamamen doğa ile iç içe bir yaşamı tercih etmesidir. Öğrenciler, belirli bir yaşa kadar teknolojiden uzak; yalnızca doğal araçlarla ilişki kurarlar. Sınıflarda plastik oyuncak bulunmaz. Ağaç dalları, tahta, pamuk, yün gibi doğal maddelerle oyuncaklar icat edilir. Bu icat etme, el becerisini geliştirmeye yöneliktir. Öğrencileri tahta oyma, heykel yapma gibi güzel sanatlar dallarına da yaklaştırır.

Evde birçok ilgisini çeken faaliyetler yapmaya çalışıyorum, ama ne yazık ki ilgiyi bir yerde tutmak çok uzun sürmüyor ve sıkılıyoruz 🙁

Hepimize kolaylıklar diliyorum…

Waldorf eğitimi ile ilgili bulduğunuz kitapları benle paylaşırsanız sevinirim…

Görüşmek üzere…

You may also like

bir yorum bırakın