Safranbolu, adını bölgede yetişen nadir bir bitki olan safrandan alan, Karabük ilinin turistik ve şirin mi şirin ilçesi… haftasonu kaçamağı yapmak için ideal bir yer 🙂
Bursa’dan 4,5 -5 saat uzaklıkta, biz sabaha karşı 4 gibi çıktık ve kahvaltıya Yörük Köyüne yetiştik 🙂
Saframbolu Team 🙂 Bir eksik çünkü hala arabada uyuyordu 🙂
Yörük Köyü
Turizm Bakanlığı tarafından Türkiye’de koruma altına alınmış iki köyden biri olan Yörük köyü, Safranbolu’ya yaklaşık 11 km uzaklıkta . En eskisi 450, en yenisi de 90 yaşında olan tarihi konakları çok güzel korunmuş.
Köye girer girmez sizi Yörük Sofrası karşılıyor.
Burda nefis gözlemelerle kahvaltımızı yaptıktan sonra ödüllü ev baklavasının tadına baktık tabiki… Sabah sabah kahvaltı demeyin 🙂 Bu kadar ün salmış bir baklava denenmeden olmazdı tabiki… Çayınızı da bahçesinde içmenin tadı damağınızda kalacak 🙂 Çay içmeyenler kedi sevebilir ;
veya fotoğraf çekebilir ; zira fotoğraf çekmek için fazlaca konu ve obje var…
Herşey o kadar doğal ve güzel ki fotoğraf çekmeye doyamıyorsunuz…
Bu köyden çıkmış bir çok ünlü var bunlardan en önemlisi dünyada La diva Turca diye bilinen Opera tarihinin en büyük isimlerinden, 20. yüzyılın en iyi sopranolarından biri olan Leyla Gencer. Kendisinin büstünü hemen köyün girişinde göreceksiniz zaten. Babası Safranbolulu olan Leyla Gencer’in büstünü, Türk heykeltıraş Metin Yurdanur hazırlamış.
Köy içerisinde yaklaşık 450 yıllık Onbaşıgil Evi olarak adlandırılan konak çamaşırhanesi ile ünlü. Eskidenköyün kadınları çamaşırlarını burada yıkarlarmış.
Çamaşırhanenin ortasında büyük bir taş, köşelerde ise su ısıtmak için ocaklar bulunuyor. Farklı boylara ve kilolara sahip insanların da rahatlıkla çamaşır yıkayabileceği taş çevresinde 12 kişi aynı anda çamaşırını yıkayabiliyor. Yıkanan çamaşırların pis suları, yanında bulunan kadına ait çamaşırların suyuyla karışmaması için küçük su kanalları vasıtasıyla dışarı akıtılıyor.
Onbaşıgilden sonraki durağımız Sipahioğlu Konağı. Hasan Sipahi’nin torunundan konağın tarihini dinleme şansımız oldu.
Konaktaki ahşap oymalardan, gaz lambalarına, perde storlarına, nişlerine, sedirlerine kadar, herşey çokkk ama çokkk güzel. Kapıların açılış yönlerinden, sedirlerin yuvarlatmalarına, dolapların kullanışlılığına kadar ince düşünülüp tasarlanmış ve yapılmış.
Bu muhteşem konağı gördükten sonra sıra Safranbolu’ya geldi …
İlk hedefimiz Hıdırlık Tepesi...
Burası tam anlamıyla Safranbolu’yu ayaklarınızın altında hissedeceğiniz bir yer.
Dolayısıyla fotoğraf çekmeye doyamayacağınız bir yer…
Buraya giriş ücreti 1 tl. Bu tepede panaromik manzara dışında 2 türbe ve bir de çay bahçesi bulunuyor.
Burada mutlaka türk kahvesinin tadına bakın, biz sunuma ve yanında ikram edilenlere bayılmıştık. Gerçi Safranboluda çoğu yerde böyle ikram edildiğini de öğrenmiş olduk sonradan…
Kahvemizi de içtikten sonra geçiyoruz 2. durağımıza ;
Kristal Teras ;
Tokatlı Kanyonu üzerinde yerden 80 metre yükseklikte ve 11 metre genişliğinde yapılan Kristal Teras (Cam seyir terası), 75 ton ağırlığı taşıyabiliyor. Roketatar mermisiyle dahi kırılmayan cam seyir terası, her biri 750 kilogram taşıyabilecek kapasiteye sahip gözenekler, 3 santimetre kalınlığında 3 parça camdan oluşuyor. Yaklaşık 400 kişiyi taşıma kapasitesine sahip olan 100 metrekareden oluşan terasta bir seferde sadece 30 kişi bulunabilmekte. Tokatlı Kanyonu manzarasını buradan nefis izleyebilirsiniz.
Yükseklik korkunuz varsa benim gibi (bakmayın bir fotoğraf uğuruna yaşadığım adrenalin fotoğrafa yansımamış ) cam terasa çıkmadan da muhteşem fotoğraflar çektirebilirler 🙂 Bakınız aşağıdaki foto…
Manzaranın tadı damağımızda kalıyor fakat gidilecek daha çok yer var… Bir sonraki durağımız ;
Bulak Mencilis Mağarası :
Türkiye’nin 4. Büyük mağarası olan bu mağaranın toplam uzunluğu 6042 metre. 65 ile 200 milyon yıl öncesine kadar dayanan sarkıt, dikit, sütun ve duvar damlataş oluşumları oldukça zengin olan mağaranın 400 metrelik bir yürüme parkuru var ve bu parkur boyunca içeriyi gezebiliyorsunuz.
Mağaranın bir kolu Bizans ve Osmanlılar zamanında, şehir merkezine giden su yolunun kaynağı olmuş. Ayrıca çevredeki mağaralardan temin edilen küfünk taşının Safranbolu evlerinde baca yapımında kullanıldığı bilinmekte. Mencilis Mağarasının nefes darlığı, astım ve bronşit hastalıklarına da iyi geldiği bilinmekte. Mağaraya girmeden önce 150 merdiveni bir tırmanmanız gerekiyor, gözünüz korkmasın Su bile tırmandı 🙂
Çıkışta da minik yarasa gördük. Korkmayın, uyuyorlar. Su ilgi ile izledi 🙂
Burdan artık şehir merkezine geçiyoruz …
Safranbolu Kent Tarihi Müzesi:
Eskinin Hükümet Konağı, şimdinin Safranbolu Kent Tarihi Müzesi olarak işlevini sürdüren yapı, Safranbolu halkının desteği ile 1906 yılında Safranbolu’nun kale olarak bilinen tepesine inşa edilmiş.
Kesme taştan yapılan ve çarpıcı bir mimariye sahip olan 3 katlı Hükümet Konağı’nda 1976 yılında bir yangın meydana gelmiş. Tapusu olmayanların evlerini terketmeleri gerektiği kararı alındığı o dönemlerde, bu karara karşı çıkan Safranbolu halkı, Hükümet Konağı‘ndaki tüm evrakları yakmak istemiş ve bunun sonucunda bina da yangına maruz kalmıştır. Yangın sonucu yapı kullanılamaz hale gelse de Kültür Bakanlığı tarafından 2000 – 2006 yılları arasında restore edilmiştir. Safranbolu’nun birçok noktasından görülen bu tarihi yapı 800 m²’lik bir alana sahip.
Müzenin zemin katında esnafların ve zanaatkârların örnek dükkanları sergileniyor. Ayakkabıcısından, Safranbolu’nun ilk eczacısına, lokumcusundan terzisine, semercisinden, ahşap işçisine kadar birçok esnafın çalışma ortamlarının canlandırmaları bulunuyor.
Şekercide bir şeker 🙂
Müzenin giriş katında ise Safranbolu’nun tarihi ile ilgili fotoğraflar bulunuyor. Giriş katında sağ taraftaki oda bilgisayar tarihi odası. Bilgisayarın icadından günümüze kadar olan süredeki bilgisayarların, laptopların, disklerin sergilendiği bu salon bilgisayarseverlerin ilgisini çekebilir. Diğer odalarda Safranbolu’nun ve içinde bulunduğu Hükümet Binası’nın tarihi ile ilgili eserler yer alıyor. Üst katta ise Safranbolu halkının giydiği geleneksel kıyafetler sergileniyor. Kıyafetlerin yanısıra çeşitli madeni paralar, arkeolojik buluntular ve nostaljik objeler de sergilenen eserler arasında.
Hükümet binası’nın bahçesinde ise çok önemli bir yapı bulunuyor. İzzet Mehmet Paşa‘nın önemli 3 eserinden biri olan Safranbolu Saat Kulesi.
Saat kulesine giriş kent müzesi biletiniz ile mümkün. Kuleye çıktığınızda İsmail Ulukaya Usta sizi ağırlıyor ve saatin tarihi hakkında bilgiler veriyor.
Bahçede de birçok yerde bulunan saat kulelerinin minyatürlerini görebilirsiniz…
Burayı da gezdikten sonra aşağıya çarşıya iniyoruz…
Meşhur Arasta Kahvecisinde soluklanıyoruz…
Gezerken açlıktan içimiz bayılan biz akşama kuyu kebabı yiyebilmek için Safranbolu’nun meşhur simidi ve içeceği olan Bağlar Gazozu‘n ile açlığımızı yatıştırıyoruz 🙂
Tabiki üzerine Arasta kahvesiiii… Sunuma bakarmısınız 🙂
Meraktan Safran içkisini de deniyoruz… Çok tadı var diyemem… Tercih yapmak zorunda kalsam kahveyi kesinlikle tercih ederim 🙂
Bu kadar soluklanmak yeter 🙂 Dalıyoruz çarşıya…
Arastacılar Çarşısı;
Arastacılar ya da diğer adı ile Yemeniciler Çarşısı . Bugünkü adı ile ayakkabıcılar çarşısı diyebiliriz. Yemeni o dönem giyilen bir tip ayakkabı. Bugün hala üretiliyor. Üstelik üstüne su döktüğünüzde hemen emiyor. Bu çarşılarda lonca sistemi uygulanırmış. Çarşıda birinin yemenisi hakkında şikayetler artarsa lonca başkanı gelir onun ayakkabısını alır dükkanının çatısına atarmış. Bu da onun kötü ayakkabı yaptığının göstergesi oluyor. “Pabucu dama atılmak” deyimi de buradan geliyor 😉
Çarşıda çalmadığımız kapılar kalmıyor 🙂
Yolumuzun üzerinde İpek Yolu’nun önemli kervansaraylarından biri olan Cinci Han‘ı görüyoruz. 2 katlı ve 62 odalı han, atların bağlandığı, yıkandığı ve yoldan gelenlerin çeşitli ihtiyaçlarını satın alabileceği bir yer olarak kullanılıyormuş.
Çatısına çıkarak burdan da Safranboluyu izleyebilirsiniz…
Çarşıdan, İmren lokumcusundan lokumlarımızı, safran sabun ve kolonyalarımızı alıp artık akşam yemeğimize geçiyoruz…
Kadığolu Şehzade Konağında meşhur kuyu kebabının tadına bakıyoruz, müthişşşşş…
Güzel bir yemeğin ardından artık dinlenme zamanı, zira ertesi gün de uzun ve yorucu bir gün olacak. Ben, Su da olduğu için konak yerine standart bir hotel seçmiştim. Safranbolu Hilton Garden Inn’di hotelimiz , fakat siz konaklardan birini tercih edebilirsiniz 🙂
Gezilecek yerlerin sıralamasını minimum zaman kaybı olacak şekilde belirlediğimiz için bir günde tüm görmek istediğimiz yerleri gördük böylece ikinci güne de Amasra’yı sığdırdık 🙂
Sabah kahvaltının ardından düştük yollara…
1,5 saat sonra da Amasradaydık…
Tam bir doğa harikası, insanın hayatının geri kalanını geçirmek isteyeceği bir sahil kasabası…
Tarihi Kemere Köprüsü ile adaya geçtik. Bu köprü Roma döneminde inşa edilmiş. Adaya geçtikten sonra en tepesine tırmanıp karşıdan tavşan adasını izledik.
Ağlayan ağaç diye ün salmış fakat yürü yürü neredir bu ağaç bulamadık. En sonunda birine sorduk. Gösterdikleri ağaç heryerde olan bir ağaç 🙂 Buyurun size ağlayan ağaç…
Ağlayan ağaç için değil belki de ama adanın sokaklarında dolaşmak için geçin mutlaka adaya…
Bu da Amasra Hatıramız CİKCİK… 🙂
Adanın ucunda Amasra kalesi var… Cikcik ile Amasra kalesinden Amasra manzarası 🙂
Adadan tekrar Amasra’ya geçiyoruz ve kendimize yine soluklanacak bir yer buluyoruz 🙂
Biz kahvemizi yudumlarken Su da böğürtlen suyunu hüpletiyor 🙂
Zaman akıp gidiyor Amasra’dan bir balık yemeden ayrılmak olmaz tabi ki…
Ceşm-i Cihan Restaurant’ta tazecik balıkları midemize indirip yolcu yolunda gerek deyip çıkıyoruz …
Yolumuzun üstünde güvercinleri de besleyip,
kalbimizi de Amasra’da bırakıp çıkıyoruz Bursa yolunaaa…
Güzel Türkiyemin, çok güzel iki yerini gördük kısacık haftasonunda, dolu dolu çok güzel bir geziydi… Tabi seyahat ettiğiniz insanların da bunda çok büyük bir payı var 🙂 En kısa sürede bu seyahat grubunu tekrar bir arada görüp size de güzel anılarımızı aktarmak dile ile…
2 yorumlar
Süper bir anlatım olmuş…Tekrar gezmiş gibi oldum her bir adımını gezimizin. Çok keyifliydi çok keyif aldık tadı damağımızda kaldı. Burda yazdığın kadar gezi planı akıcıydı ve kusursuzdu. Emeğine sağlık. Ne diyelim Allah tekrarlarını nasip etsin????????????????????????
Süper bir anlatım olmuş…Tekrar gezmiş gibi oldum her bir adımını gezimizin. Çok keyifliydi çok keyif aldık tadı damağımızda kaldı. Burda yazdığın kadar gezi planı akıcıydı ve kusursuzdu. Emeğine sağlık. Ne diyelim Allah tekrarlarını nasip etsin