Çok ama çokkk etkilendim bu şehirden… Bu nedenle hem sizinle paylaşmak hem de bu anıyı kayıt altına almak istedim.
New York’un Tarihi
Manhattan, eskiden kızılderillilere ait olduğu için ağaçlık, sazlık bir alan anlamına gelen manhata kelimesinden gelmektedir. Şimdiki Broadway caddesi de kızılderillilerin suya ulaşmak için kullandıkları kestirme patikaymış. 1626 yılında Hollandalılar bölgeye kürk tüccarlarını göndererek 24 dolarlık incik boncuk fiyatına kızılderillilerden alıyorlar. Ancak New Amsterdam adını verdikleri bu koloniyi 1664 yılında İngilizler’e kaptırıyorlar. Ve buranın adı New York oluyor! 1783 yılında, İngilizler herşeyi vergiye bağladıkları için amerikalıların ayaklanmasına sebep oluyorlar ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı sonucunda İngilizleri’in yönetimi sona eriyor. Belki bu kadar vergiye bağlamasalardı burası hala ingilizlere ait olabilirdi, kim bilir 🙂
Bu kadar tarih yeter, tarihi çok zayıf biri olarak benim için 🙂 Şimdi az zamanda mutlaka görülmesi gereken yerlerden bahsedeyim …
Özdürlük heykeli (State of Liberty)
New York ve Amerikanın sembolü haline gelmiş olan bu heykel aslında Osmanlılar için başlanmış bir heykel olduğu söyleniyor. Süveys Kanalı’nın Akdeniz’e açıldığı yere dikilmek üzere yapıldığı ancak böylesine büyük bir heykelin dikilmesinin Müslüman halkta rahatsızlık yaratacağı endişesiyle Mısır’a dikilmesinden vazgeçilmiş ve heykel yıllarca Fransa’da bir depoda bekledikten sonra 1884’te ABD’ye hediye edildiği söylenmektedir. Özgürlük heykelini yapan Fransız Heykeltraş Frederic-Auguste Bartholdi, hayatının 21 yılını bu işe adamış. Taçtan çıkan 7 ışık, 7 kıtayı ve 7 denizi simgeler.
Özgürlük heykeli Liberty Island’da bulunmaktadır. Feribotla New York limanını aşıp, kentin en etkileyici manzarasını göreceğiniz Liberty Island’a gidebilirsiniz.
Bizim gittiğimiz gün hava kapalı ve sisliydi ancak yine de muhteşem bir manzara vardı…
Bu Liberty Island’tan çekilmiş bir kare…
Adada hediyelik eşya satan bir dükkan da var, benim gibi her gittiği yerden mutlaka ufak bir hatıra satın almak isteyenlere…
Central Park
İkinci olarak en çok merak ettiğim ve mutlaka New York’a gittiyseniz uğramanız gereken bir yer olan Central Park’a götürüyorum sizi 🙂
340 hektarlık bataklığın insan eseri bir ‘ doğal’ alana dönüştürmek için on milyon at arabası dolusu taş ve kum çıkarılmıştır. 500.000’den fazla ağaç ve fundanın dikilmiştir.
Bow Bridge : Bu dökme demir köprü gölün 18 m üzerindeki bir kemerle Ramle’i Cherry Hill’e bağlar.
Kahvenizi , meyvenizi, sandviçinizi alıp sincaplar eşliğinde piknik yapabileceğiniz dünyadaki en iyi yerlerden biri…
Central parkın batısında 79.caddede dünyanın en büyük doğa tarih müzesi var. American Museum of Natural History 1877 yılında açılmış ve bugün 30 milyondan fazla parça bulunuyor. ‘Müzede bir gece’ filmi burada çekilmiştir.
Müzenin girişi
Bu da kadraja sığmayan 140 milyon yıl yaşayan otobur dinozor anne Barosaurus. İskelet orijinal fosillerden yapılmış …
Bu arada müze ve önemli binaların tümünü ziyaret etmek niyetiniz varsa New York city pass almanız tavsiye edilir. Ekonomik ve zaman kazancı sağlıyor kuyruk beklemeyerek.
Empire State Building
Şehrin en yüksek gökdelenidir. Manzarası muhteşemmmm….
Empire State Buildin tepesinden Chrysler Building görünüşü
Bu da Flatiron Building (üçgen şekli nedeniyle ‘flatiron'(ütü) diye adlandırılmıştır) görüşü
Yapım çalışmalarına 1930’da başlanan binanın faaliyete geçmesi 1931 de olmuş. Başlangıçta yüksek kira bedelleri yüzünden rağbet görmeyen yapı ‘Empty State Building’ diye anılıyordu, ancak gözlem terasları binayı iflastan kurtarmış. Gözlem terasına çıkmak için inanılmaz büyük bir güvenlik aramasından ve dolambaçlı bir yoldan geçiyorsunuz. Resmen insana heyecan ve saygı hissetiriliyor. Bu da tamamen duygusal 🙂 Amerikalıların pazarlama stratejileri konusunda ne kadar yol katettiğini görmemek mümkün değil. Hem gündüz manzarası güzel hem de gece…
Ancak 2 kere aynı yere çıkmak istemezseniz benzer manzarayı Rockefeller Center‘ın tepesinden de görebilirsiniz. Rockefeller Center’ın tepesinde koruyucu teller olmadığı için selfie için daha müsait 😉
Bu da Rockefeller Center tepesinden bir gece görünüşü…
Meşhur fotoğraf…
Rockefeller Plaza’nın bahçesinde tüm dünya ülkelerinin bayrakları var. Oraya gitmişken bayrağımızı bulup selfie çektirmek olmazsa olmaz 🙂
Rockefeller Center’ın köşesinde Magnolia Bakery‘nin bir şubesi var. Oraya gitmişken magnolia pudingi denemelisiniz…
Brooklyn Bridge
Brooklyn Bridge 1883 yılında tamamlandığında dünyanın en uzun asma köprüsü ve çelikten yapılan ilk köprüydü. Feribotla Brooklyn’e giderken buzda sıkışıp kalan mühendis John A. Roebling’in üzerinden geçen bir asma köprü yapma fikri gelmişti. 16 yıl sürmüş inşaatı köprünün. Köprü bittiğinde, eskiden iki ayrı kent olan Brooklyn ve Manhattan birleşmiş.
Köprüde fotoğraf çektirmek için sabahın erken saatlerini tercih etmenizi öneririm. Gün içine köprü çok kalabalık oluyor ve bisiklet yoluna yanlışlıkla dalıp geçmeniz ezilme tehlikeniz oluşmasına neden olabilir.
Köprü olur da dilek kilitleri olmaz mı…
Köprüden manzara müthiş…
Times Square
Işıklı Meydan, demek çok yanlış olmaz diye düşünüyorum çünkü Times’in ışıklı haber bandı ve diğer reklam panolarıyla beraber müthiş bir ışık gösterisi ortaya koyuyor. Kent düzenlemelerine göre neon ışıklar kullanılması şarttır bu meydanda! Bu yüzdendir ki gece olduğunu anlayamıyorsunuz bu meydanda 🙂
Times Square meydanındaki Hard Rock Cafe dekorasyonu ve lezzetli yemekleri ile tercih edilebilir bir mekan.
Birleşmiş Milletler
1945 yılında 51 ülkenin katılımıyla kurulmuş BM’in 193 üyesi var. BM’in amacı dünya barışı ile ülkeşerin bağımsızlık haklarını korumak ve dünya çapında ekonomik ve sosyal gelişmeye katkıda bulunmaktır. Çin, Fransa, Rusya Federasyonu, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri konseyin daimi üyeleridir. Diğer geçici üyeler BM Genel Kurulu tarafından iki yıllığına görev almak için seçiliyor.
Biz gittiğimizde hafta sonu olduğu için bayraklar toplanmıştı.
National September 11 Memorial and Museum
World Trade Center’ın ikiz kuleleri, 11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırısında yıkılana kadar 27 yıl boyunca Lower Manhattan siluetine hakimdi.
Geriye kalan fotoğraf…
Bir zamanlar bu ikiz kulelerin bulunduğu yerde kare şeklinde iki havuz bulunuyor. Amerika’daki en büyük yapay şelalenin suları dört bir yandan havuza akar; havuzlar yitirilen yaşamları ve saldırıların yol açtığı fiziksel boşluğu simgeliyor.
Müzede görülmeye değer çok fazla bişey yok. Yine Amerikalıların pazarlama yeteneklerinin bir kanıtı.
Müzenin içinde sergilenen eski binaların çelik konstrüksiyon iskeleti…
Eski binaların temeli…
Little Italy ve Chinatown
New York’un en büyük ve en renkli etnik bölgesi Chinatown’dır. Little Italy de bir zamanlar binlerce göçmeni barındıran bir yermiş ancak şimdi Italyan izlerini hala yansıtan çok güzel restoranların olduğu bir yer. Çin veya Italyan hangi ülkenin yemeklerini seviyorsanız bu bölgelerde yiyebilirsiniz. Italyan restoranını tercih eden biri olarak pizzasını kesinlikle tavsiye ederim Italya’dan bile daha iyi pizza yapıyorlar 🙂
Bu iki bölgeyi yürüyerek gezmek güzel… tabi yeterli zamanınız varsa…
Veee Alışveriş
Tabiki alışverişi unutmadım sadece en sona sakladım 😉
Öncelikle hesaplı alışveriş için outletler tercih edilmeli. Çünkü New York pahalı bir şehir aslında vitrinlerde yazan ‘sale’ yazılarına da çok rağbet etmemek gerek 🙂 Dünyanın en pahalı dükkanları ise 5.caddede (5.th Avenue) yer alıyor. Burası göz şöleni yapmak için güzel bir yer 🙂 ama sadece göz şöleni…
Woodbury Common Premium Outlet, New York’a 1 saat mesafede birçok ünlü markanın mağazasının olduğu geniş bir açık alana yayılmış bir alışveriş merkezi. Alışveriş için burayı tavsiye ederim. Gitmeden önce kendi internet sitesinden indirim kuponları alırsanız daha da karlı olursunuz 😉 Zamanı iyi kullanmak için, önceden alışveriş merkezinin haritasını çıkartıp gitmek istediğiniz mağazaları işaretleyebilirsiniz. Çünkü tüm mağazaları 1 günde gezmeniz pek mümkün değil … Alışveriş listemdeki birçok şeyi bulamama rağmen yine de alacak birçok şey buldum 🙂 Alışveriş yaparken unutmamanız gereken en önemli iki nokta : dolar ile alışveriş yaptığınız ve taksitsiz alışveriş yaptığınızdır 🙂
Eğer zamanınız yoksa outlete gidecek şehirde Financial District bölgesinde yer alan Century 21 mağazasını tavsiye ederim. Yüzlerce designer markayı outlet fiyatlarıyla bulabilirsiniz bu 4 katlı mağazada. İkinci olarak Marshalls da bizim BİM ve A101 gibi ama içinde herşey var. Sketchers ve Toms marka ayakkabıları çok uyguna bulduğum bir yer. Tabi numara sıkıntısı da yok değil, uygun olunca… Macy’s de tavsiye edilen alışveriş mağazalarından biriydi ancak benim için büyük bir hayal kırıklığı idi, çünkü herşey çok pahalıydı ve alacak hiçbirşey bulamadım. Eğer makyaj sever/uzmanıysanız benim kardeşim gibi ELF store ve Sephora‘lar tam size göre. Burda bulamayacağınız birçok ürünü buralarda bulabilirsiniz.
Benden bu kadar …
Görüşmek üzere 🙂
2 yorumlar
Soluksuz okudum. Harika bir yazı olmuş. Teşekkürler @su_prensesi
Çok teşekkür ederim 🙂