Kübaaaa küçücük bir ada haritaya baktığınızda ama tarihi ile devleşmiş resmen…
Boyuna posuna bakmadan Amerikaya kafa tutmuş, tutmakla kalmamış davasını kazanmış, cezasını da paşa paşa çekiyor… Fakir ama gururlu Küba …
Küba hakkında yazacak o kadar çok şey var ki nereden başlasam nasıl yazsam derken bir türlü oturup yazmaya başlayamadım…
Neyse bir yerden başlamak gerekirse o da tarihinden olmalı. Tarih dersimin çok parlak olduğu söylenemez, hatta öğrenim hayatım boyunca en zayıf dersim hep Tarihti ☹ Fakat Küba’ya gitmeden mutlaka Küba’nın tarihini okumalı … Aşağıda özet geçmeye çalışacağım, ama daha detaylı bilgiye lonely planetin kitabından veya internetten ulaşabilirsiniz.
Küba’nın ilk yerlileri tarımcı ve barışçıl bir halkmış. Mutlu Mesut yaşarlarmış taaa ki 28 Ekim 1492’de Kristof Kolomb Hindistan ve Çin’in batı yolunu ararken Küba’ya ayak basana dek. Kolomb burayı çok beğenmiş ve insan gözünün görebileceği en güzel kara parçası olduğunu söylemiş. Bunun üzerine İspanyol toprağı ilan edilmiş ve 1511’de ilk kalıcı yerleşim kurulmuş. İspanya’dan düzenli gemi seferlerinin başlaması Havana’nın ticari ve stratejik önemini artırmış. Bu arada hayvancılığın, tütün ve şekerkamışı üretiminin artırılması ve işgücü için Afrika’dan çok sayıda köle getirilmesi adada köklü bir değişim yaratmış. 1865’te köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için adaya sözleşmeli işçi olarak Meksika yerlileri ve Çinliler getirilmeye başlanmış.
19. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya’nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli işgücü, sermaye, makine, teknik beceri, ve pazarları sağlamada yetersiz kalması Küba’yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açmış. Bu ortamda Amerikalı iş adamları şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başlamış. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı’nın (1868 – 1878) başlamasına neden olmuş. Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi’yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz vermis ama adada sağlanan barış ortamı ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamamış. 1895’te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti’nin sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirmesiyle gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başlamış. Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkarmış. Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine ada ekonomisinde etkin durumda olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Havana limanında demirli Maine Gemisi’nin batırılmasını bahane ederek İspanya’ya savaş açmasına neden olmuş. İspanya’nın İspanyol – Amerikan Savaşı (1898) sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba’nın bağımsızlığı 1 Ocak 1899’da Amerika Birleşik Devletleri işgali altında yürürlüğe girmiş. Küba Devleti’nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan Amerika Birleşik Devletleri, Küba’nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu’nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekmiş.(1901) İkinci Amerika Birleşik Devletleri müdahalesinden (1909) sonra seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açmış. Özellikle Afrika kökenli kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırılmış. Gomez’le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna gelmiş. 1933’te Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğiyle Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurmuş. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline gelmiş. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açmış.
1950’lerde komünist rejimi ele alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, Moncada Kışlası’na düzenlediği başarısız bir baskından (1953) dolayı bir süre hapis yatmış. Daha sonra Meksika’ya giden Castro 1955’te 26 Temmuz Hareketi’ni başlatmış. Arjantinli devrimci Che Guevara’nın da yer aldığı örgütün Aralık 1956’da Küba’da başlattığı gerilla hareketi, zamanla öteki gruplardan da destek alarak Batista’ya bağlı birliklere önemli darbeler indirdi. 1 Ocak 1959’da diktatör Fulgencio Batista’nın Küba’yı terketmesinin ardından Fidel Castro’ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana’ya girmesiyle yeni bir yönetim başladı.
İktidara geldikten sonra köklü toprak reformu gibi adımlarla geniş bir kesimin desteğini kazanan Fidel Castro, ittifak kurduğu Küba Sosyalist Halk Partisi ile birlikte yönetime ağırlığını koymuş. Toprak kamulaştırmalarından zarar gören Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinin baskısıyla Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin uygulamaya başladığı iktisadi ambargo ve bunu izleyen Domuzlar Körfezi Çıkarması, Castro’nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesini hızlandırmış. Ertesi yıl Küba’ya yerleştirilen Sovyet füzeleri yüzünden patlak veren Ekim Füzeleri Bunalımı’nda Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in geri adım atması Küba’nın SSCB ile olan ilişkilerini bir ölçüde bozmuş.
1980’de Kübalı rejim muhaliflerine Amerika Birleşik Devletleri’ne gitme izninin verilmesinden sonra göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Grenada’ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirmiş. 1990’da Doğu Bloku’nu saran değişim dalgası siyasi olarak Küba’yı etkilememiş.
Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, turizm yatırımlarına yönelmiş ve kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin verilmiş. Yine bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görülmüş. 1990’ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika’da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler bulmuş. 31 Temmuz 2006’da Fidel Castro başkanlik görevlerini kardeşi Raul Castro’ya devretmiş ve 19 Aralık 2007’de koltuğunu bırakmış ve 25 Kasım 2016’da çoklu organ yetmezliği sebebiyle vefat etmiştir. Küba, devrim sonrasında hızlı bir yapılanma dönemi geçirmiş.
Bu kadar tarih yeter ☺
Gelelim seyahat ile ilgili önemli bilgilere ;
► Para Birimi : Ülkede halkın kullandığı CUP (Cuban Peso) ve turistlerin kullandığı CUC (Cuban Convertible Peso) olmak üzere iki para birimi bulunmaktadır. Dolayısıyla iki farklı fiyatlandırma vardır.
1 CUC = 26,5 CUP
1 CUC = 1 USD fakat siz siz olun Küba’ya giderken yanınızda Euro götürün. Çünkü Amerikan Doları bozdurduğunuz zaman vergi kesiliyor.
Yanınıza mutlaka kalacağınız gün sayısına yetecek kadar nakit para almalısınız çünkü Küba’da kredi kartı her yerde geçmiyor.
Havalimanı kapısının sağında döviz bürosu bulunuyor. Kur itibariyle burada para bozdurmak en doğrusu. Otellerde de bozdurabiliyorsunuz ama çok fark alıyorlar!
► Ülkede Wi-Fi internet sadece büyük otellerin lobilerinde ve bazı meydanlarda var. Kazı kazan kartı gibi bir kart alıyorsunuz (Bizim hotelde ücreti 1 CUC’tu. Hotele göre fiyatlar farklılaşabiliyor.) kazıdıktan sonra çıkan şifreyi girerek interneti kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Kartın süresi 1 saat. Bu 1 saati 30 günede kullanabilirsiniz. İnterneti kullanmadığınızda, kapattığınızdan emin olun ki kartınız boşalmasın.
► Eğer telefon hattınız Küba’da konuşmayı destekliyorsa uygun bir paket alabilirsiniz. Biz gittiğimizde Vodafone ve Türk Telekom’un paketi vardı. Fakat biz Turkcell kullandığımız için herhangi bir paket olmadığı gibi konuşma ücretleri çok yüksekti. (Arama yapmak için dakikası 10.90 TL , aranmanın dakikası 3.90 TL , mesaj kullanım ücreti mesaj başına 0.99 TL , ilk 15 MB internet kullanım için 12 TL , 13-30 MB internet kullanım için 6 TL , 30 MB + üzeri için 4 TL.) Hadi bu ücreti ödemeye razı olduk en azından ‚biz geldik‘ diyelim dedik o da olmadı. Tüm dünya ile bağlantımız kesildi bir anda ☹
► Küba, saat dilimi olarak Türkiyeden 7 saat geride. Tropikal iklim kuşağında olan Küba’ya yılın her ayı gidilebilir. Fakat yağışsız ve çok bunaltıcı olmayan bir dönem isterseniz Türkiye’de kış yaşanırken gitmeniz daha mantıklı.
► Yanınızda acil durumlar için ihtiyacınız olabileceğini düşündüğünüz sağlık ürünlerini yanınıza almanızda fayda var. Küba’daki her eczaneden doktordan reçeteniz olmadan ilaç alamayabilirsiniz. Belli başlı eczaneler turistlere ilaç satıyor.
► THY’nın artık İstanbul üzerinden Havana’ya direk uçuşu var. Biz giderken İstanbul’dan TK0183 nolu uçuşla Havana’ya direk uçtuk. Ancak Uçakta Venezuala yolcuları da vardı bizi Havana’ya bıraktıktan sonra Venezuala’ya uçtu. Dönüşte de biz Venezuala üzerinden İstanbul’a döndük.
Ülke Hakkında Önemli Bilgiler:
Nüfusu : 2.2 milyon
Başkent : Havana
Geçim kaynakları : Turizm, şeker kamışı, tütün
Gelelim Havana’yı gezmeye…
Havana’da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunmaktadır. Bu sebeple 1982 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.
Havanayı gezmeye sokaklarından başlamak gerek… Gerçek Küba orada. Özellikle El Capitolio’nun çevresindeki bütün sokakları gezin. Güvenlik endişeniz de olmasın.
Havana’ya ayak basar basmaz ziyaret ettiğimiz ilk yer, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün büstü. Atatürk heykeli Havana’nın en gözde mekânlarından olan, turistlerin uğrak yeri tarihi semtindeki Puerto Caddesi’nde Parque Cespeses de yer alıyor.
Küba’da yabancı devlet adamı olarak sadece Atatürk’ün büstü vardır! Küba’nın ünlü lideri Fidel Castro ” Ben de devrim yaptım ama , Atatürk’ün yaptıklarını yapamazdım… Biz devrimi ve devrimciliği Atatürk’ten öğrendik…” diyerek ulu önderimize duyduğu saygıyı dile getirmiştir!
El Capitolio : Burası eski hükümet binası olup şu an tadilatta olduğu için gezilemiyor. Washington DC’deki Capitol’ün aynısı olan yapı Washington DC’den 1 metre daha uzun, daha geniş ve daha Zengin detaylara sahiptir. 1926’ da Kuzey Amerika’nın desteği ile inşaasına başlanmıştır. 3 yıl 2 ay süren inşaatta 5000 işçi çalışmış ve 17 milyon dolara mal olmuş.
Yapı resmi olarak Küba’nın parlamentosu olarak kullanılmıştır. 1959 yılından sonra ise Küba Bilimler Akademisi ve Ulusal Bilim ve Teknoloji Kütüphanesi olarak kullanımına devam edilmiştir. Zemine yerleştirilmiş sahte elmas Küba’daki bütün mesafelerin ölçüldüğü nirengi noktasıdır.
Havana’daki eski başkent binası (El Capitolio)
Küba’ya gelip de olmazsa olmaz mutlaka yapılması gereken şeylerin başında klasik araba turu var 🙂
Seçin kendinize bir renk ve pazarlığa girişin. Biz bir araca 35 CUC vermiştik bu 1 saatlik tur ücreti. Biz çok şanslıydık bize yerel bir rehber denk geldi 🙂 Ve bize tek tek gittiğimiz yerleri anlattı 🙂 Biz önce Parque Historico – Militar Morro- Cabana’ya gittik. Amerika kıtalarının en büyük hisarı olan 1774 tarihli Cabana’dan limanın karşısındaki Habana Vieja’nın etkileyici manzarası izlenebilir. Buyurun manzara bu …
Yakınında bir de Morro kalesi yer alıyor…
Benim arabam tabiki pembe 😉
Burası da Che’nin kalmaya pek fırsat bulamadığı evi…
Plaza de la Revolucion : Devrim Meydanı.
1920’lerde Fransız kentçi Jean Claude Forestier tarafından tasarlanan ve Küba devrimine sahne olan meydan 1959 yılından beri milyonlarca Kübalıyı bir araya getirmektedir. 72.000 metrekare alan üzerine kurulu meydan şimdilerde 1 Mayıs kutlamalarının ana merkezidir. İçişleri Bakanlığı binasında “Hasta La Victoria Siempre” sloganıyla Che Guevara ve Bilişim Haberleşme Bakanlığı binası cephesinde “Vas Bien Fidel” sloganıyla Camilo Cienfiegos’un silüetleri bulunuyor.
Alanın güneyinde, ulusal kahraman Jose marti anıtı ve arkasındaki 109 metre uzunluğundaki kule dikkati çeker.
Jose Marti : Jose Marti 1853yılında Havana, Küba’da doğdu. Jose Marti politik şartlardan dolayı Küba’yı terk etmeye ve ABD’e yerleşmeye karar verdi. Bir çok Kübalı sürgünün vatanlarını kurtarmak için yeni bir savaştan bahsettiklerinin farkına vardı. Orta kesim bir aileden gelen Jose Marti de İspanyolların Küba’da olmamaları gerektiğine inanıyordu. Bir çok Afro Kübalı sürgüne okuma yazmayı öğretten Jose aslında 19 yy’daki en önemli İspanyol yazarlarından ve tanındık şairlerinden birisiydi.
” Küba’nın özgürleşmesinin tek yolu eğitimdir ”
diyen Jose Marti aslında tüm ülkeler için geçerli olan bu sözün anlamını herkes anlayabilse keşke…
Günümüzde Jose marti’nin şiirleri dünya çağında ünlüdür. 1929’da Kübalı radyo şarkıcısı Jose Fernandez Diaz Jose Marti’nin şiirinin bir parçası ile sarkı besteledi. Bu şarkı Guantanamera’ydı.
Şiirlerinin çoğu Küba’nın özgürlük savaşıyla ilgilidir. Kendisi İspanyolların tutsağı iken vahşeti şahsen yaşamıştı. Savaş esnasında Jose Marti, İspanyolların tutsağı olmuş ve ağır iş cezasına çaptırılmıştı. Küba’nın özgürlüğü hayali uğruna sürgündeki Kübalıları birleştirmeye karar verdi. Maceo, Maximo Gomez gibi grupları birleştirerek ittifak kurmayı başardı.
Amaçları Küba’yı İspanya’nın işgalinden ne pahasına olursa olsun kurtarmaktı. Bu amaca ulaşabilmek için Miami’deki Kübalı sürgünlerden para topladılar, silah satın aldılar ve bunları gizlice adaya (Kübaya) yolladılar. 11 Nisan 1895’de Jose Marti ve diğer komutanlar Doğu Küba’ya vardılar ve Küba’nın İspanya’yla olan savaşındaki kıdemli askerlerle buluştular. Ama bir şair olan Marti’nin bu askeri gruba ait olmadığı kısa sürede belli oldu. 19 Mayıs 1895’te savaşın ilk muharebesinde Jose Marti Küba ve İspanya sınırları arasında taarruza geçti. Göğsüne bir İspanyol kurşunu saplandı. Jose Marti özgürlük ve hayallerinin gerçekleştiğini göremeden öldü.
Bir politikacı bir gazetece ve bir yazar olarak en büyük başarısı Küba’nın özgürlük hasretini kalıcı bir şekilde etkilemiş olmasıdır.
Museo de la Revolucion : Küba’da gezilmesi gereken en önemli yerlerden bir tanesi. Pazar günleri de açık. Giriş kişi başı 8 Cuc. Devrim ruhunu hissetmek için Devrim Müzesini gezmeniz şart. Yapı iki binadan oluşuyor. Gezeceğiniz ilk binada devrimle ilgili haritalar, devrimcilere uygulanan işkence aletleri ve diğer devrimcilerin özel eşyaları ile birlikte devremin hikayesi yer almakta.
Arkadaki diğer yapıda ise Fidel’in kullandığı jipler, devrimde kullanılan diğer araçlar ve en önemlisi Granma teknesi yer alıyor. Ayrıca Fidel Castro’nun halkı için yaptırdığı devrim ateşi 1989 yılından bu yana bu binanın önünde yanmaktadır.
Bina devrim sonrasında Küba tarihinin önemli bir parçası haline gelmiştir. 1959’dan 1965 yılına kadar hem hükümet hem de Bakanlar Konseyi binası olarak hizmet vermiştir. 1965 yılında ise Küba Komünist Partisinin merkezi oldu. 1974 yılında Küba devrimi için müze haline getirildi. Bundan 2 yıl sonra da Anayasa burada onaylandı.
Müzede Amerika’nın başkanları da karikatürize edilmiş.
Plaza de la Catedral : Bu meydanda bir kaç kafe ve Havana Katedral’i yer almakta. Kristof Kolomb’un naaşı yıllarca burada kaldığı ve dünyada denizden çıkarılan mercan kayalarıyla yapılmış tek örnek olduğu için ziyaret edip görmeye değecek bir yer.
Buradan yürüyerek Armas meydanına (Plaza de Armas) ulaşırsınız.
Plaza de Armas : Bir zamanlar İspanyol sömürgecilerin merkezi plan Plaza de Armas kentin en geniş parke taşlı meydanıdır. 17. yy’da Küba’nın idari merkezi olarak düzenlendi ve adını burada yapılan askeri tatbikatlrdan aldı. Meydanda kentin ilk kalesi, eski vali konağı yer alır.
Castillo de la Real Fuerza (1582) Havana’nın en eski kalesidir ve aynı zamanda geniş hendeklerle çevrili köşeli surları vardır. Gerçekten görülmeye değer bir kale.
Bu meydanda aynı zamanda Carlos Manuel de Cespedes’in ihtişamlı bir heykeli yer alıyor.
Carlos Manuel de Cespedes şeker kamışı çiftliği sahibiydi ama karından faydalanamıyordu. Cespedes bunun sebebinin İspanya’nın uygulamakta olduğu fahiş vergileri olduğunu düşünüyordu. 1868 yılında tüm Kübalıları İspanya’ya karşı ayaklanma yapmak üzere çağırdı. Bunun üzerine adayı bağımsız ülke ilan ederek tüm köleleri özgür bıraktı. O tarihte İspanya’nın Küba’da 7000 kişilik ordusu ve 30.000 Kübalı gönüllü askeri mevcuttu. Buna karşılık Cependes cephesinde ise askeri deneyimi olmayan 12.000 kişi. Ve aralarında savaş başladı. 1874 yılında Cespedes İspanya kurşunu ile hayatını kaybetti. 10 yıl süren savaş sonunda 1878 yılında bir barış anlaşması imzaladılar. Bu süreçte toplam 100 bin kişi hayatını kaybetti. Savaşı kaybettiler ama ülkelerini değiştirdiler. İspanyol sömürgesinde kalmaya devam etmelerine rağmen ciddi reformlar yapıldı. Bunlardan en önemlileri ifade özgürlüğü, politik partilerin kurulabilmesi gibi… Sonuç itibariyle bunlar Küba’nın sömürge ülke olduğu gerçeğini değiştirmiyor!
Kölelik bu anlaşma sonrasında dahi devam ediyordu. Sadece dışardan köle getirmeyi bırakmışlardı. Ve kölelerden yalnızca savaşa katıldığını kanıtlayabilenleri serbest bırakıyorlar geri kalanları yine aynı şekilde çalıştırıyorlardı. Köleliğin feshedilme süreci yavaş yavaş ilerledi ve nihayet 1886’da tamamen sona erdi.
Plaza Vieja
1559 yılından kalma bu etkileyici meydan sütunlu revaklarla çevrilidir. Meydanın her iki tarafında da dört yüzyıllık binalar yükselir.
Vieja meydanında yemek yiyebileceğiniz birbirinden güzel mekanlar bulunmakta. Bizim Favori mekanımız olan Factoria Plaza Vieja’da organik tavuğun yanında kendi yaptıkları birayı tavsiye ediyoruz.
Bu arada Küba’da sürekli tavuk yedik çünkü ülkedeki tavuklar gerçekten lezzetli, organic olmalarından mütevellit. Ayrıca her köşe başında boy gösteren amatör müzik gruplarının canlı müziği eşliğinde meydanın keyfini de çıkarabilirsiniz ☺ Uzun bir geçmişe sahip olan Küba müziği, coşkulu ve hareketli eserlerden oluşur ve geniş bir yelpazeye sahiptir.
Malecon caddesi
Malecon caddesinden Parque Historico- Militar Morro- Cabana görüntüsü.
Eski Havana’dan başlayıp 8 km boyunca Vedado’ya kadar devam eden sahil yoludur. Kesinlikle gün batımı izlemelisiniz. Zaten eliniz mahkum her türlü Malecon’u göreceksiniz. Bu cadde üzerinde ünlü Hotel Nacionel’i göreceksiniz.
Malecon caddesi üzerinde bu rengarenk evleri de görmeniz mümkün…
Fusterlandia
Küba’nın Gaudi‘si Jose Rodriguez Fuster isimli sanatçının, şanslıysanız kendisini çalışırken bile görebilceğiniz masal kitaplarından çıkma mahallesi ☺ Evine giriş ücretsiz ancak 9 ile 16 saatlerinde açık. Merkezden taxi tuttuğunuzda yaklaşık 10-15 CUC tutatar. Mutlaka gidilip görülmeli.
Evin kapısı 🙂
Burası da mahallenini sağlık ocağı 🙂
Otobüs durağının güzelliği 🙂
Bu da son foto olsun. O kadar güzel bir yer ki ne fotoğraf çekmeye doyabildim ne de paylaşmaya…
Ambos Mundos Oteli
Yazar Ernest Hemingway’ın Küba’ya ilk geldiğinde kaldığı yer bu otel olmuştur. 5. Kattaki 511 numaralı oda şimdilerde ziyaretçilere açıktır.
Terasına çıkarak şehrin manzarası eşliğinde de bişeyler içerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Ambos Mundos hotelinin terasından bir manzara…
Calle Obispo Caddesi
Havanın en ünlü caddesi olarak geçiyor, Bizim İstiklal caddemiz gibi 🙂 Çok hareketli ve turistlerin uğrak yeri. Cadde boyunca müzeler, cafeler ve galeriler var.
Havana 1791
Bu ilgi çekici parfümeride , ithal ürünlerin yanı sıra ,burada üretilen 12 güzel koku satılıyor. İçerisi görülmeye değer 🙂
Buena Vista Social Club
Küba‘ ya gelmişken Buena Vista Social Club’ı dinleyelim dedik. Yemekli ve yemeksiz olarak iki farklı bilet satın alabiliyorsunuz. Yemekli bilet fiyatı 65 cuc, yemeksiz de 30 cuc. El Tablao de Pancho restoranında çıkıyorlar, kime sorsanız söyler 🙂 Böylelikle Küba’nın latin gece hayatını da tanımış olduk.
Colon Cemetery / Mezarlık
1876 yılında kurulan mezarlığın adı Cementerio de Cristóbal Colón’dur. Mezarlıkta 500’den fazla mozole, şapel ve aile mezarları bulunmaktadır. Rönesans, neoklasik ve art deco mimariyi görebileceğiniz ilginç bir yerdir.
Hop on Hop Off otobüsler yanından geçiyor. 09:00 ila 20:00 arası kullanabileceğiniz biletin ücreti 10 CUC’tur. Bu bilet sayesinde belirli otobüs duraklarında inebilir, indiğiniz yeri gezdikten sonra yine binip dilediğiniz gibi gezebilirsiniz.
Havana ile ilgili kısmı burda tamamlamak istiyorum, zira yazdıkça yazacak şey çıkıyor.
Vinales & Pınar del Rio, Trinidad, Santa Clara, Cienfuegos ve Varadero bir sonraki yazıma kaldı …
Görüşmek üzere 🙂
Keyifli okumalar…